Chapter 1/15: Yahudiler Almanya'nın bahtsızlığıdır.

“Die Juden sind unser Unglück!”

Heinrich Von Treitschke — 1879
Julius Streicher tarafından 1923'te kurulan Der Stürmer gazetesinin sloganı "Die Juden sin unser Unglück!" idi, yani "Yahudiler bahtsızlığımızdır." Gazetenin hızla artan tirajı 1927'de 27 bini geçti, 1935'teyse 480 bine ulaştı. Duvar gazetesi versiyonu "Stürmer-Kasten"in de çok sayıda okuyucusu vardı.

Yahudi asla uyum sağlamaz.

19. Yüzyılın sonunda Almanya Yahudileri, belirsizliklerle dolu sıkıntılı bir durumla karşı karşıyaydı. Aydınlanma idealleri ve burjuvazinin yükselişiyle beraber, o zamana dek kapalı kalmış entelektüel açılım ve toplumsal entegrasyon kapıları ardına kadar açılmıştı. Fakat pratikte Yahudiler eşit vatandaş muamelesi görmüyordu. Önemli görevlere gelebilmeleri için çoğu zaman din değiştirip Hristiyan olmak gibi bir bedel ödemek zorunda kalıyorlardı. Ayrıca 1873'teki ekonomik krizi takiben, yeniden baskı gördükleri bir döneme girmişlerdi. Antisemit ve yabancı düşmanı bir atmosferde Arî ırkını, Cermen tanrılarını kutsallaştıran kulüpler açılıyordu. Yahudilerin asla Almanya'ya uyum sağlayamayacağını iddia edenler arasında siyasi partiler de vardı ama Yahudi inkişafını frenlemeyi başaramıyorlardı. Dahası, biyoloji teorilerine dayalı sözde bilimsel bir antisemitizm ortaya çıkmıştı. Buna göre Yahudilik yoz bir ırktı ve başka ırklarla karışması kesinlikle hoş görülemezdi. Bütün bunlar, Yahudilerin Alman toplumsal, sanatsal ve entelektüel hayatına kayda değer katkılarda bulunmasına engel olamıyordu.

Niçin Yahudiler?

Der Ewige Jude (Serseri Yahudi), Fritz Hippler'in 1940'ta çektiği nasyonal sosyalist propaganda filmidir. Bu alenen antisemit derleme, günümüzde Almanya'da yasaklıdır. Burada filmin çok sayıda afişlerinden biri görülmekte.

Antisemitizm veya Yahudi nefreti, etnik kökenlerinden veya dinlerinden dolayı Yahudilere ayrımcılık uygulanması manasına gelir. Avrupa tarihi boyunca türlü türlü suretlere bürünmüştür: Önyargı ve iftira, olağanüstü vergiler, toplumsal dışlama, tehcir, zulüm hatta katliam. En eski örneği hahamlarla kilise büyükleri arasındaki ilahiyat konulu görüş ayrılıklarından ileri geldi. İsa'nın çarmıha gerilmesine göz yumduklarından dolayı "Tanrı katili" bir halk olarak algılandılar. Hristiyan olmayı reddeden Yahudiler kördü çünkü İsa'yı kurtarıcı olarak görmek istemiyorlardı. Bunlardan dolayı sık sık şiddetin patladığı görüldü. 1096'daki Birinci Haçlı Seferi'nin başında, birçok Alman köyünün Yahudi cemaati köylüler tarafından katledildi. 1290'da Yahudilerin İngiltere'den kovulması, 1391'de İspanya Yahudilerinin katledilmesi, İspanyol Engizisyonu'nun yaptığı mezalim, Yahudilerin 1492'de İspanya ve Portekiz'den kovulması ve 19. Yüzyıldaki Rus pogromları gibi başka pek çok antisemit şiddet örneği yaşandı.

Antisemitizm başlangıçta tamamen dini karakterli olsa da Orta Çağ'da buna ekonomik argümanlar da eklendi. Bazı mesleklerle uğraşmaları yasak olan Yahudiler Orta Çağ'da ticaret (milletlerarası), elmastıraşlık ve finans gibi mesleklere yöneldi. Yahudilerin hırslı, zengin ve para takıntılı olduğu yönündeki vehimler de bundan ileri geldi. Fakat Yahudilerin ancak küçük bir yüzdesi başarılıydı. Çoğunluksa nesiller boyu mutlak bir sefalet içinde yaşamıştı. Avrupa hukuk sistemi Yahudilere asırlar boyunca ecnebi muamelesi yapmıştı. Hristiyanlardan daha ağır haksızlık ve cezalara maruz kalıyorlardı. Aydınlanma, Fransız İhtilali ve özgürleştirici ideallerin peşi sıra bir değişim başladı. Daha fazla mesleğin kapısı Yahudilere açıldı. Dolasıyla topluma entegre olma imkânları da arttı.

"TRAITOR! Spies, Lies and Justice Denied: The Dreyfus Affair" sergisinin afişi. Maltz Yahudi Mirası Müzesi, Beachwood, Ohio.

Sömürge fetihlerinin ve büyük demir yolu ve deniz taşımacılığı projelerinin itici gücünü teşkil ettiği 19. Yüzyılda, finans kurumlarının etkisi zirveye çıktı. Yahudilerin etkili makamlardaki mevcudiyeti fark edilir bir hal aldı. Bundan dolayı antisemitizm de yeniden hız kazandı. 20. Yüzyılın ilk yarısına damgasını vuracak Yahudi düşmanlığını bu antisemitizm şekillendirecekti. Milletlerarası bir Siyonist komploya dair teoriler giderek daha fazla rağbet görmekteydi. Fransız subayı Yahudi Alfred Dreyfus'a (1859-1935) karşı yöneltilen asılsız Alman casusluğu iddiaları, meşhur bir antisemitizm örneğidir.

Kültürel antisemitizmse Yahudilerin içlerinde yaşadığı toplumdan kendilerini kasten izole ettiklerinin altını çiziyordu. Kimi Yahudiler Avrupalı hayat tarzını tamamen benimsemişken kimileri kendi geleneklerine sadakatle bağlı kalmıştı. Milliyetçi akımların güçlendiği o devirde Ortodoks Yahudiliğe bir Fremdkörper , yani rahatsızlık veren yabancı bünye gözüyle bakılıyordu. Bu antisemitizm sosyopolitik bir olguda da kendini göstermekteydi. Bu noktada meşhur "Siyon Liderlerinin Protokolleri"ni anmadan geçemeyeceğiz. Hristiyan toplumunu çökertip yerine Yahudilerin küresel hegemonyasını kurma amacı taşıyan Yahudi idarecilerin 1897'deki Basel toplantısına dair hayal ürünü bir rapordu bu. Bütün 20. Yüzyıl boyunca Almanya, Doğu Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri ve çeşitli Arap ülkelerinde antisemit uygulamalara meşruluk kazandırmak için Siyon Protokolleri'ne atıfta bulunulacaktı.

Antisemitizme biyolojik bir dayanak sağlayan teorinin ortaya çıkması da 19. Yüzyılın sonlarına rastlar. Psödo-bilimsel ırkçı görüşleri temel alan bu teori Yahudilerin yozlaşmış bir ırk olduğunu ileri sürüyordu. Nasyonal sosyalizm (Nazizm) de bu ırkçı teorilerden ilham alacaktı.

Güncel Antisemitizm

Amerikalı köktenci Katolik gazeteci Gary Michael Voris'in kurduğu Saint Michaels’s Media, dini videolar çekip ChurchMilitant.com adlı internet sitesinde yayınlamakta.

Nazi Almanyası'nın kesin olarak çökmesine ve Yahudi Soykırımı'na dair bilgilerin medya tarafından her tarafa duyurulmasına bakarak antisemitizmin ortadan kalkacağını düşünenler yanıldı. Yahudiler yalnız ABD ve Avrupa'da değil, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da da şimşekleri üstüne çekmeye devam etti. 1948'de İsrail devletinin kurulması Arap ve İslam âleminde bir utanç olarak algılandı. Filistin topraklarının işgali Arap antisemitizmininde önemli rol oynadı. Bu bağlamda antisemitizm (Yahudi düşmanlığı) ile antisiyonizm (Yahudi devletine karşı çıkma) sık sık birbirine karıştı. Milletlerarası olayların Yahudi komplolarının eseri olduğu inancı belli çevrelerde iyice kök saldı. Mesela 11 Eylül 2001'deki İkiz Kuleler saldırısından Mossad sorumlu tutuldu. Binalardaki Yahudilerin önceden uyarıldığı iddia edildi vesaire. Yahudi ürünlerini boykota çağıran aşırı sağcı bir İnternet sitesi güncel antisemitizme güzel bir örnek teşkil etmekte. Nazi antisemitizminin bütün klişe ve önyargıları yeniden tedavüle sokuldu: Mali hegemonya, küresel komplo, cinayetler, tecavüzler, hastalıklar... "Beynelmilel Yahudiliğin mali gücüne ve bağlantılarına sahip olmasak da hiç olmazsa onlara boykot uygulamaya gücümüz yeter. Starbucks'ta içilecek her kahvenin parasıyla IDF'ye bir mermi satın alınıyor. Estée Lauder'den alınacak her oje, bir çocuğumuzun AİDS'li zenciler tarafından tecavüze uğramasına yol açabilir (WJC başkanı, Altın Şafak Partisi idarecilerinin tutuklanmasını talep etti). Biletini aldığınız her Hollywood filmi, sınırlarımızın barbar sürülerine açılmasına ve okullarda eşcinselliğin yayılmasına sebep olacak."