Chapter 8/15: Çingeneler Alman milletinden ayıklanmalıdır.

“Alman milletinin saflığını koruma amacı güden tedbirler, Alman milletinden Çingeneliği fiziksel olarak ayıklamayı başarmalıdır. Irkların birbirine karışması önlenmeli, saf kan ve melez Çingenelerin hayat tarzları tahakküm altına alınmalıdır. Gerekli hukuki çerçeve ancak bir Çingene Kanunu tarafından çizilebilir. Bu kanun ırkların karışmasını engellemeli ve Çingenelerin Alman hayat sahası içerisindeki mevcudiyetinden kaynaklanıp acil çözüm isteyen bütün sorunları çözmelidir. ”

Heinrich Himmler — 1938

Yorum

Nasyonal sosyalizmin halka yabancı unsur ve devlet güvenliği açısından tehdit olarak gördüğü tek topluluk Yahudiler değildi. Çingeneler yahut Romanlar da aynı yaftayla yaftalanmıştı. Naziler onları Avrupa'ya yabancı bir halk olarak görmekle kalmayıp asosyal suçlular olmakla da itham ediyorlardı. Göçebe hayat tarzları ve karışık etnik kökenleri Nazilerin toplum vizyonuna uymadığı için Çingeneler takibata uğradı. Zira Nazilerin gözünde Heimat, yani memleket ve ırk saflığı çok önemliydi. Dolayısıyla Yahudiler gibi Çingeneler de Fremdköpfer'di. Nazilerin arzuladığı Alman milletinin bağrındaki bir diken gibiydiler. Şiddet yüklü propagandalar vasıtasıyla gene Yahudiler gibi karalandılar ve hakir gösterildiler. İkinci Dünya Savaşı'ndan önce bile ayrımcılığa, kötü muameleye ve şiddete maruz kaldılar. Nürnberg Irk Kanunları, soyunda kısmen Çingene kanı taşıyan iki kişi bulunan insanları Çingene olarak tanımladı. Bu açıdan Çingenelerin durumu Yahudilerden farklıydı çünkü bir insanın Yahudi sayılması için soyunda üç Yahudi bulunması gerekiyordu. 7 Mart 1936'da Çingeneler oy haklarını kaybettiler. 1937'de büyük şehirlerin civarında kurulan toplama kamplarına gönderilmeye başlandılar.

Roman "Kıyımı"

Naziler iktidara gelmeden önce bile Almanya'da çingeneler asosyal suçlular olarak görülüyordu. Göçebe hayat tarzları, Avrupa devletlerinin milliyetçi ihtirasları önünde bir engeldi. 15. Yüzyıldan beri Avrupa'da mevcut olan Çingeneler büyük ihtimalle İran üzerinden Hindistan'dan gelmişlerdi. At ve başka hayvanların ticareti gibi göçebe hayat tarzlarıyla uyumlu meslekler icra ediyorlardı. Üstünde ikamet ettikleri toprakları satın almaya hakları yoktu. Sık sık hırsızlık ve yağmacılıkla suçlanıyorlardı. Pek çok Alman onları yakınlarında istemiyordu. Weimar Cumhuriyeti döneminde bile Çingenelerin sıkıca takip edilmesi kararlaştırılmıştı. 1920'de havuzlara ve halka açık parklara girmeleri yasaklanmıştı. 1925'te işsiz Çingenelerin kamplarda çalışması kararlaştırıldı. Ayrıca bütün Çingenelerin kaldıkları yerler polis tarafından kayıt altına alınacaktı. 1935'te Nürnberg Kanunları ayrımcılığa kanuni temel kazandırdı. 1937'de Çingenelerin büyük şehirlerin civarında kurulan kamplarda toplanması uygulaması başladı. Bir yıl sonra Himmler Bekämpfung der Zigeunerplage (Çingene Vebasıyla Mücadele) kararnamesini yayınladı. Bu emir kapsamında çeşitli uygulamalara gidildi. Kimlik belgelerine el kondu, karakola kayıt yaptırma şartı getirildi, göçebe mesleklerinin icrası engellendi, pek çok Çingene ev hapsinde tutulurken diğerleri asosyal kategorisine alınıp toplama kamplarına atıldı. 1940'tan itibaren çok sayıda Çingene kısırlaştırıldı. Gene aynı yıl kitleler halinde sınır dışı edilmeye başlandılar.

Romanların (Çingenelerin) uğradığı zulüm ve soykırım, Yahudilerinkine nazaran daha az tanınan ve incelenen bir olgu. İkinci Dünya Savaşı sırasında Romanların uğradığı soykırıma araştırmacılar tarafından Romanca Porajmos (kıyım) veya Samudaripen (toplu katliam) ismi verildi. Romanlar Yahudiler kadar örgütlü değildi. Üstelik pek çok ülkede kayıtları tutulmuyordu. Bu yüzden kaç Roman'ın katledildiğini belirlemek güç. Güvenilir tahminlere göre rakam 400 ila 500 bin.

Romanların göçebe yaşayışı halen bütün Avrupa'da önyargılara sebebiyet veriyor, türlü türlü hukuki ve pratik engellerle karşılaşıyor. Pek az yerde konaklamalarına izin veriliyor. Tahsis edilen yerlerse nadiren ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte oluyor. Konakladıkları köy ve şehirlerde halk, oradan gitmelerini dört gözle bekliyor. Belçikalı bir belediye başkanı, Çingeneleri bölgesinden kovmak amacıyla bir DJ ile anlaşıp kamplarının yakınında bangır bangır müzik çaldırmıştı! Kamplarından polis eliyle ve şiddet kullanılarak çıkarılmalarıysa gene sık karşılaştıkları bir olgu. Göçebe hayat tarzları, günümüzde bile ulus devletler tarafından daimi bir baş belası olarak görülüyor.