Chapter 3/15: Yahudiler Almanya'ya karşı komplo kuruyor.

“Ey Almanya'nın kadın ve erkekleri! Bu canavarlıkların failleri, vahşet ve boykot dedikoduları yayan bu isyan çığırtkanları, Alman Yahudileridir. Yurt dışındaki soydaşlarını Almanya'ya karşı savaşmaya davet ettiler. Yalan ve iftiralarını her yere yaydılar. (...) Alman şerefini fütursuzca ayaklar altına alamayacaklarını gösterin o Yahudilere!”

Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi — 1933

Bütün Yahudi mağazalarını boykot edin!

Hitler 30 Ocak 1933'te iktidara geldi. O yılın baharında Amerika Birleşik Devletleri ile çok sayıda Avrupa ülkesi, antisemit Alman hükümetini protesto etme amacıyla Alman ürünlerine karşı boykot başlattı. Almanya'nın tepkisi gecikmedi. Propagandada Yahudiler, bütün dünyadaki "ırktaşlarını" Almanya'ya karşı savaşmaya azmettiren "saldırganlar" olarak tasvir edildi. Aynı yılın 1 Nisan'ından itibaren Alman halkı, Yahudi mağazalarını boykot etmeye çağrıldı. NSDAP üyeleri Yahudi mağazalarının önünde dikilip, ellerinde pankartlar sloganlar attılar: Deutsche! Wehrt Euch! Kauft nicht bei Juden! (Ey Almanlar! Kendinizi savunun! Yahudi'den alışveriş etmeyin!) Fakat bütün Almanların gözü korkmadı. Antisemitizm yeni hükümetin arzuladığı kadar yayılmadı fakat Nazilerin antisemit ideolojilerini hayata geçirmeye başladıkları aşikârdı. Bundan sonra konuşmakla yetinmeyip eyleme geçeceklerdi.

Irklar Savaşı

Nazi ideolojisi 1920'lerde yoktan var olmadı. Kökleri, 19. Yüzyılda Almanya'da ve başka yerlerde revaç bulmuş çeşitli fikir akımlarına kadar uzanıyordu. O dönemde Alman milliyetçiliği, sosyal Darvincilikle harmanlanmaktaydı ki bu teoriye göre insan ırkları hayatta kalmak amacıyla birbirleriyle savaş halindeydi. Onları çelikleyen bu savaş, evrim geçirip daha güçlü bir üstün ırk olma yolunda ilerlemelerini sağlıyordu. O halde ırkın ve milletin varlığını devam ettirebilmesi için savaş elzemdi. Irk ve millet arasındaysa sıkı bir bağ vardı. Öyleyse Alman halkının hayatta kalmasını garantilemek için ırk saflığı şarttı. Halkın içindeki yabancı unsurlar ancak zayıflatıcı etken olabilirdi. Antisemitizm Batı Avrupa'da çok eskiden beri var olsa da, ilk defa önemli bir psödo-bilimsel teorinin bileşeni haline geliyordu.

Der Ewige Jude (Serseri Yahudi), Fritz Hippler'in 1940'ta çektiği nasyonal sosyalist propaganda filmidir. Bu alenen antisemit derleme, günümüzde Almanya'da yasaklıdır.

Clash of Civilisations (Medeniyetler Çatışması)

Güncel siyasi bağlamda ırklar savaşının yerini medeniyetler savaşı aldı. Amerikalı siyaset bilimci Samuel Huntington, 1996'da piyasaya çıkan çoksatarı Clash of Civilizations'da, (Medeniyetler Çatışması) batılı kapitalist ülkelerle doğulu komünist ülkeleri karşı karşıya getiren soğuk savaşın ardından yeni bir çatışma şekli olarak medeniyetler çatışması teorisini ortaya atıyordu. Ona göre günümüz dünyasında insanların kültürel ve dini kimliği önemli bir çatışma kaynağıydı. "Bana göre bu yenidünyada çatışmaların temel ve birinci kaynağı ne ideoloji olacak ne de ekonomi. İnsanlık bünyesindeki büyük bölünmelerin de çatışmaların da başlıca kaynağı kültür. Ulus devletler dünya meselelerinin en güçlü aktörleri olmaya devam edecek ama küresel politikalar açısından temel çatışmalar ülkeler ve farklı medeniyetler arasında vuku bulacak. Medeniyetler arası çatışma, küresel politikaları tahakkümü altına alacak. Medeniyetler arasındaki fay hatları, geleceğin savaşlarının cephe hatları olacak." Huntington'a göre cephe, Batı ile İslam arasındaki fay hattı boyunca uzanacaktı. Batı medeniyetinin yeryüzünden silinebileceği öngörüsü, batı siyasetinde epey yankı buldu. Benzer şekilde, birçok Avrupa ülkesindeki siyasi tartışmaların üstüne, Avrupa'nın "Müslümanlaşması" ihtimalinin gölgesi düşüyordu. Irak ve Suriye'deki savaşlar yüzünden Orta Doğulu kalabalık mülteci gruplarının Avrupa'ya gelmesi, tedirginliği ve kaygıları arttırdı. Avrupa'nın Müslümanlaştırılması gayesiyle "göçmen akımlarının bilinçli olarak başlatıldığına" yönelik komplo teorileri bile ortaya atıldı. Bu "Müslümanlaştırma" tabirinin 20'li ve 30'lu yıllarda revaçta olan "Yahudileştirme" tabirinin yerini alması pek kolay oldu. Avrupalı kimliği yeniden bir Fremdkörper'in tehdidi altındaymış gibi görünüyor. Tek fark, bugün Fremdkörper 'in Yahudi değil Müslüman olması. Fransa'daki FN ve Almanya'daki İslam düşmanı Pegida Hareketi gibi aşırı sağcı hareketlerin değirmenine bu söylemler su taşıyor.

20 Kasım 2015'te başkan adayı Donald Trump, kaçak göçü nasıl önlemeyi planladığını NBC'de böyle anlatmıştı.

Kültürel paradigma son yıllarda güç kazandı. Geçmişte sosyoekonomik (sınıf çatışması) veya siyasi (bağımsızlık mücadeleleri) karakterli görülen birçok çatışma bugün kültürel, dini veya etnik karakterli görülüyor. Suç eylemlerine bile kültürel veya etnik yaftalar vuruluyor. Kimi gruplar (Faslılar, Çingeneler) diğerlerine göre suça daha meyilli olmakla suçlanıyor. Benzer şekilde, yılbaşı gecesi Köln'de çok sayıda Kuzey Afrikalı'nın karıştığı saldırı ve taciz gibi suçlar, Avrupa'yla Müslümanların bir arada yaşayamayacağının su götürmez delili olarak algılanıyor.