Evian Konferansı, 1938
Konferans sırasında hiçbir ülkenin kotasını arttırmaya hazır olmadığı çabucak ortaya çıktı. İngiltere, ülkenin zaten dolup taştığını beyan etti. "İşsizlik öyle zirvelere ulaştı ki daha fazla mülteci kabul etmemiz tahayyül bile edilemez" dediler. 1938 ile 1940 arasında İngiltere aşağı yukarı 15 bin Yahudi'ye kapılarını açmıştı. İngiliz temsilciler, kısıtlı sayıda mültecinin Doğu Afrika'daki İngiliz sömürgelerine yollanabileceği imasında bulundular. Hakeza Fransızlar da "mülteci kabullerinin ülkeyi doygunluk noktasına ulaştırdığını" ileri sürdüler. Avustralya temsilcisi daha dobra konuştu: "Ülkemizde olmayan ırk sorununu dışarıdan ithal etmek gibi bir niyetimiz yok." Amerika Birleşik Devletleri bile kotasında kayda değer bir artışa gitmedi. Ülkelerin çoğunluğu, halen artçı sarsıntılarından muzdarip oldukları Büyük Buhran sebebiyle mülteci kabul edemeyeceklerini bildirdiler. Ciddi meblağlar karşılığında da olsa mültecilere kucak açmayı kabul eden tek ülke Dominik Cumhuriyeti oldu. Önceden kararlaştırıldığı üzere, mülteci kabul eden ülkelere yardım amaçlı Intergovernmental Committee on Refugees adında bir kurum kuruldu. Fakat yetki ve mali destek yetersizliği, kurumun etkili olmasını engelledi. Geçmişe bakıldığında, milletlerarası toplumun ilan ettiği "daha fazla Yahudi mülteci kabul etmeme" kararı, özgür dünya açısından tam bir yüz karası olarak görülüyor. ABD Başkan Yardımcısı Walter Mondale 1979'da bu vakayı kınarken hiç lafını esirgememişti: " Évian'da iki şey tehlike altındaydı: İnsan hayatları ve medeni dünyanın öz saygısı. Évian'a katılan her ülke, derhal 17'şer bin Yahudi almayı kabul etseydi, Reich'ta yaşayan her bir Yahudi'nin hayatı kurtulurdu. Amerikalı bir gözlemci şöyle yazmıştı: 'Çaresiz insanların kaygı içinde Évian'da neler olacağını beklediğini düşününce insanın içi parçalanıyor. Fakat altını çizdikleri mesele, insani bir mesele olmanın ötesinde, aynı zamanda bir medeniyet testi." Ve dünyanın bu testten geçemediği aşikâr.