Chapter 5/15: Geleceğin askerleriyiz!

“Gençlik, gençlik!
Biz geleceğin askerleriyiz!
Gençlik, gençlik!
Gelecek başarıların müjdecileriyiz!
Darbelerimiz altında ezilir, evet,
Bize karşı çıkmaya kalkan her fert!
Gençlik, gençlik!
Gelecek başarıların müjdecileriyiz!
Bizi sizlere taşıyacak Führerimiz!
Yoldaşlar, biz size aidiz!”

Vorwärts! Vorwärts! Sözler: Baldur von Schirach Beste: Hans Otto Borgmann — 1933

Hitlerci Gençliğin Marşı


Sözlerini Baldur von Schirach'ın (1907-1974) yazıp Hans Otto Borgmann'ın bestelediği "Vorwärts! Vorwärts! schmettern die hellen Fanfaren" marşını Nazi propaganda filmi "Hitlerjunge Quex"te (Hitlerci Genç Quex - 1933) dinlemek mümkün. Partinin sadık taraftarı Hans Steinhoff'un (1882-1945) yönettiği filmde, bir komünistin çocuğu olmasına rağmen Hitlerjugend'e (Hitlerci Gençlik) katılan Quex lakaplı Heini Völker'in hikâyesi anlatılır. Filmde komünist gençlerin vakitlerini sigara, içki, dans, ve kavga dövüşle geçirdikleri gösterilir. Oysa Hitlerjugend nazik, dayanışmacı, bedenen ve ruhen temiz, vatansever gösterilir. Filmin sonunda bir komünistin öldürdüğü Quex, Hitlerjugend şehidi mertebesine kavuşur. Mesaj açıktır. Film "Bayrak, ölümden büyüktür" cümlesiyle biter ve bu hiç de tesadüf değildir. "Unsere Fahne flattert uns voran" (bayrağımız önümüzde dalgalanıyor) nakaratı, mezkur "Vorwärts! Vorwärts! schmettern die hellen Fanfaren" marşıyla birlikte filmde laytmotif olarak sık sık karşımıza çıkar. Bu marş, yeni nesli Nazi devrimi uyarınca şekillendirme ülküsüyle kurulan Nazi gençlik hareketi Hitlerci Gençliğin marşı olacaktır.

Almancanın Fakirleşip Radikalleşmesi

1933'te Alman Yahudisi dil bilimci Victor Klemperer (1881-1960) Yahudilerin toplumdan dışlanması konusuna eğilen bir günlük tuttu. Almancanın geçirdiği değişimleri özenle not etti. 1933'te siyasi ve kamusal söylemler, nasyonal sosyalist lisanın tahakkümü altına girmişti. Bir kültürün haberleşme usulleri, yabancıları kucaklayabilir de dışlayabilir de. 30'lu ve 40 yıllarda nasyonal sosyalist haberleşme modeli, açık açık Yahudileri dışlamayı hedefliyordu. Almanca fakirleşip haşinleşiyordu. "Halk" kelimesi her tamlamanın içinde geçmeye başlamıştı: halkın kültürü, halkın müziği, halkın kimliği, halkın yoldaşı, halk cemiyeti. Yahudi olanlarla olmayanları birbirinden ayırt etme amacını güden özel bir vokabüler yaratılmıştı. Kelimeler de imgeler de Yahudilerin düşman olduğunu vurguluyordu. Esrarengiz ve tiksinç dini uygulamalara sahip yabancı bir ırktı bu. Yahudi vatansızdı. Ebedi göçebeydi. Mikrop saçan haşereydi. Siyah saçlı, kara gözlü, esmer tenliydi. Murdardı. Duvarın öteki yanındaysa, yabancı olanı dışlayıp "halka özgü olana" kucak açmak üzere yüzde yüz Alman bir cemiyet yaratması gereken bir dil vardı.

Sağlık, ışık ve saflık, güneşin haleler oluşturduğu buğday tarlalarındaki sarışın çocuklu sarışın anne babalar tarafından temsil ediliyordu. Almanların cemiyetleriyle gurur duymaları ve halkları uğruna hayatlarını feda etmeye hazır olmaları bekleniyordu. Günümüzde de aşırı milliyetçi partiler gerek söylemlerinde gerek sloganlarında "halk" kelimesini sık sık kullanıyor. Eigen volk eerst! (Önce kendi halkımız!) sloganı, aşırı sağcı ve milliyetçi Flaman partisi Vlaams Belang'ın (eski Vlaams Blok) meşhur sloganı haline geldi.

Nazilerin ağzına sakız ettiği bir diğer kelime de "tarihi" idi. Führer'in her nutku, hizmete açılan her otoyol, yabancı devlet başkanlarıyla yapılan her görüşme tarihi olarak nitelendiriliyordu. Bu durumda bütün askeri başarılar da elbette "tarihi" olacaktı. Bozgunun ayak seslerinin duyulduğu savaşın son demlerinde bile ordunun her eylemine "tarihi" yakıştırması yapılıyordu. "Fanatik" kelimesiyse övücü bir söz olarak kullanılmaya başlanmıştı. Fanatik inançlardan, fanatik sadakatten söz edilir olmuştu. Goebbels son yıllarında "nihai zafere duyulan fanatik iman" sloganını gitgide daha sık kullanmaya başlamıştı. Ruslar Berlin kapılarına dayandığında bile bu huyundan vazgeçmemişti. Lisanın radikalleştiğinin bir emaresi de "akıl almaz", "sayısız", "sonsuz" gibi üstünlük bildiren sıfatların kullanımının sıklaşmasıydı. Hatta böyle kelimeler bir araya getirilerek üstünlük derecesi arttırılıyordu: "evrensel ölçekte tarihi", "topyekûn savaş". Ayrıca düzen ve dinamizm göstergesi olacakları inancıyla, kısaltma ve işaretler vasıtasıyla lisan bürokratikleştiriliyor, hatta mekanikleştiriliyordu. Koskoca cümlelerin bile bu şekilde kısaltmaya çevrildiği oluyordu. Mesela "Kommt nicht in Frage" ("söz konusu olamaz") "knif" şeklinde kısaltılıyordu. Yer isimlerin değiştirilmesi de bir diğer saplantıydı. İl ve ilçelerin neredeyse tamamında, ismi Hitlerplätze olarak değiştirilmiş bir yer vardı. İşgal edilen bölgelerdeki birçok yerin ismi de kulağa daha Cermence gelecek şekilde değiştiriliyordu. Küçük Polonya şehri Oświęcim bunun en meşhur örneği olabilir. Auschwitz olarak değiştirilen ismi günümüzde bile kullanılmakta.

Diğer bir grupsa Yahudileri aşağı varlıklar olarak niteleyen kelime ve kavramlar. "Yahudi savaşı" tabiri, Nazi propagandacılarının savaşmanın şerefini vurgulamak için kullandıkları bir tabirdi. Zira düşmanları, Hristiyan Batı Avrupa'yı yok etmek isteyen Bolşevik Yahudi, kapitalist Yahudi, Judeo-Amerikan komplosu, "küresel Yahudilik" veya "beynelmilel Yahudi" idi ve Nazizm bir savunma savaşı verdiği iddiasındaydı. Yahudiler çoğu zaman parazit, casus veya "saf" Alman kanını kirleten bozguncu olarak tasvir ediliyordu.

Nefret Söylemleri

Günümüzde başkalarına dair konuşulurken en sık kullanılan stratejilerden biri, genelleme yapmak. Genelleme basit bir şey, kullanımı da kolay. "Biz" ve "onlar" gibi basit bir karşıtlığın şekillendirdiği totaliter bir dünya görüşünün ürünü. "Onlar" yerine göre ya "Müslümanlar" oluyor, ya "yabancılar", ya "mülteciler" ya da "ecnebiler". Bütün mensupları aynı yegâne özü taşıyan gruplar söz konuymuş gibi. Ve o öz, "bizler" için tehlike teşkil ediyor. Mültecilerden söz ediş tarzımız bunun menfur bir örneği. Sosyal ağlarda çoğu zaman hayal gücünün sınırlarını zorlayan bir sözlü şiddete başvuruluyor. İşte bu vokabülerin sosyal medyadan bulup çıkardığımız kimi örnekleri: