Chapter 7/15: Eşcinseller tabiata aykırıdır.

“Eşcinselliğe dair görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Eşcinseller arasında "Ne yaptığım kimseyi ilgilendirmez. Bu benim özel hayatım." gibi bir bakış açısı taşıyanlar var. Hâlbuki söz konusu olan onların özel hayatı değil. Cinsellik konusu bir halk için ölüm kalımla ve dünya hegemonyasıyla eş anlamlı hale gelebilir.”

Heinrich Himmler — 1937
Hollywood sinemasında ilk eşcinsel öpüşme, William A. Wellman'ın 1927 tarihli sessiz filmi Wings'te görülmüştü. Wings, En İyi Film ve En İyi Özel Efekt dallarında Oscar kazanmıştı.

Eşcinsellik Bir Anormalliktir

Alman toplama kamplarında kullanılan ayırt edici işaretler

Naziler açısından, tek istenmeyen (ve devlet güvenliği açısından tehdit teşkil eden) topluluk Yahudiler değildi. Eşcinseller de çok münasip bir hedefti. 23 Şubat 1933'te Hermann Göring, "ahlaksızlığa teşvik eden", özellikle de "tabiata aykırı bir uygulama peşine düşenlere" buluşma mekânı olarak hizmet veren bütün eğlence yerlerinin kapatılmasını emretti. Eşcinsel camiayı kontrol altında tutmak amacıyla sadece birkaç mekân açık bırakıldı. 1934'te sadece eşcinselleri kovuşturmakla görevli özel bir Gestapo şubesi kuruldu. İki yıl sonra Heinrich Himmler'in emriyle, "kürtaj ve eşcinsellikle mücadele amacıyla" bakanlığa bağlı bir birim kuruldu. Nazilere göre mademki Ariler übermenschen'di, çoğalabildikleri kadar çoğalmak boyunlarının borcuydu. Hakeza, livata ve mastürbasyon gibi üremeyle sonuçlanmayacak her türlü cinsel faaliyet yasaklanmalıydı. Eşcinsellik denince o ortamda öncelikle erkek eşcinselliği akla geliyordu. Nazizm lezbiyenliğe karşı kanunlar çıkarmamıştı. Başlangıçta eşcinsel erkekler Yahudilerin ve Çingenelerin akıbetine uğramıyordu zira Ari ırka mensup sayılıyorlardı. Sadece toplumsal ve cinsel normlara uymayı reddedenler toplama kamplarına gönderiliyordu. Tanınabilmeleri için pembe üçgen işareti taşımaları öngörülmüştü.

Pembe Üçgenden Gökkuşağına

İkinci Dünya Savaşı'ndan 15-20 yıl sonrasına kadar, eşcinsellerin maruz bırakıldığı ayrımcılığı kamuoyu pek önemsemedi. Öğrenci hareketinin inatla dikkatleri eşcinsellerin konumuna çektiği 60'lı yılların sonlarına doğru durum değişmeye başladı. Nazilerin yaptığı zulümleri heteroseksüellere hatırlatmak, hatta gözlerine sokmak amacıyla bilinçli olarak pembe üçgen taşınmaya başlandı. 1978'de Amerika'da ortaya çıkan gökkuşağı bayrağı, 90'lı yıllarda Avrupa'ya taşındı ve eşcinsel camiasının milletlerarası simgesi olarak pembe üçgenin yerini aldı.

Uganda'da çıkan Rolling Stone dergisi 9 Ekim 2010'da 100 eşcinselin isim, adres ve fotoğraflarını yayınlandı. Eşcinsel olduğu iddia edilen bu kişilerden biri, haber yayınlandıktan sonra cinayete kurban gitti.

Eşcinseller tarih boyunca bilhassa dini sebeplerle tahkir edildi, cezalandırıldı ve lanetlendi. Musevilik, Hristiyanlık ve İslam, eşcinselliği lanetlemek üzere kutsal kitaplarını şahit gösterdi. Tanrı'nın insanlığı, çoğalsınlar diye kadın ve erkekler olarak yarattığını söylediler. O halde cinsellik ancak kadınla erkek arasında ve evlilik çatısı altında yaşanabilirdi. Eşcinsellik yüzyıllar boyunca (hatta kimi durumlarda bugün bile) hastalık sayıldı. Uygun tedaviler uygulanması halinde geçeceğine inanıldı. Batı Avrupa ve Kuzey Amerika'da eşcinseller uzun bir mücadelenin sonunda özgürleşmeyi başardı ama bu mücadele halen son bulmuş değil. Sayısız önyargının yanı sıra pek çok kanuni eşitsizlik de söz konusu. Katolik Kilisesi belli bir hoşgörüyle geleneksel lanetleme arasında gidip geliyor. Eşcinsel evliliği pek çok yerde kanuni değil. Eşcinsel bir çiftin (kadın veya erkek) evlat edinmesine izin verilmesi uygulamasıysa daha da sınırlı. Batı Avrupa dışındaki yerlerde eşcinseller büyük engellerle, kuvvetli önyargılarla, sözlü ve fiziksel şiddetle karşı karşıya kalıyor. Bunun bir örneği Rusya: Eşcinsellik 1917'de suç olmaktan çıkarıldı, 1933'te tekrar suç kapsamına alındı, 1993'te yeniden suç olmaktan çıkarıldı. 2013'te çocuk yaştakilerin huzurunda eşcinsellikten söz etmenin cezalandırılabilmesi yolunu açan bir kanun çıkarıldı. Eşcinselliğe gönderme yapan aleni simgeler (gökkuşağı bayrağı gibi) taşıyanlar, yabancı bile olsalar cezalandırılabiliyorlar. İslam ülkeleri ve pek çok Afrika ülkesine gelince, eşcinsellik sadece tabu değil ağır suç olarak görülüyor ve ağır şekilde cezalandırılabiliyor. Bunda temel sebep, kökten dincilik (hem İslam, hem Hristiyanlık için geçerli). Küresel planda, özgürleşmenin önünde halen uzun bir yol var.